Eflatunpınar Hitit Su Anıtı: Mitlerin ve Suların Dansı
Eflatunpınar Hitit Su Anıtı: Mitlerin ve Suların Dansı

Eflatunpınar Hitit Su Anıtı: Mitlerin ve Suların Dansı

Eflatunpınar Hitit Su Anıtı: Mitlerin ve Suların Dansı

Konya’nın Beyşehir ilçesine 22 kilometre uzakta, Beyşehir Gölü’nün mavi sularına nazır bir alanda, zamanın tozlu perdesini aralayan bir gizem yükseliyor: Eflatunpınar Hitit Su Anıtı. Bu kadim mekan, M.Ö. 14. yüzyıldan günümüze uzanan bir hikâyeyle, mitlerin ve suların buluştuğu bir açık hava tapınağı. Doğanın kucağında, iki doğal su kaynağının yeryüzüne kavuştuğu bu antik havuz, sizi tarihin derinliklerine, Hitit kozmografisinin büyülü dünyasına davet ediyor.
Eflatunpınar, adını Antik Yunan filozofu Eflatun’dan bin yıl öncesine dayandıran bir efsanevi yer. Halk arasında bu isimle anılsa da, asıl kökeni Hitit İmparatorluğu’nun Geç Dönemi’ne, M.Ö. 13. yüzyılın ikinci yarısına uzanıyor. Beyşehir Gölü’ne yaklaşık on kilometre mesafede, yemyeşil bir alandabulunan bu anıt, iki su kaynağının birleştiği noktada hayat bulmuş. Dikdörtgen bir havuz şeklinde tasarlanan yapı, yaklaşık 30 metreye 34 metre boyutlarıyla göz kamaştırıyor. Havuzun kuzey duvarında yükselen 7 metre yüksekliğindeki kabartma figürlü duvar ise anıtın kalbi.
Bu duvar, Hitit sanatının en çarpıcı örneklerinden. Güneye bakan yüzeyinde, ortada Fırtına Tanrısı ve Güneş Tanrıçası heybetle duruyor. Her birinin üzerinde kanatlı bir güneş kursu parlıyor, adeta gökyüzünün koruyucuları gibi. Onları çevreleyen on adet hayvan başlı hibrit figürler, tanrıların kurslarını ve en üstteki devasa kanatlı güneş kursunu elleriyle tutuyor. En altta ise kısmen görünen beş dağ tanrısı yükseliyor; ortadaki üçünün göbeklerindeki su delikleri, dağlardaki pınarları simgeliyor. Bu rölyef, Hitit kozmografisinin bir aynası: Tanrılar ve mitolojik yaratıklar, dünyayı temsil eden dağ tanrıları üzerinde yükselirken, gökyüzünü güneş kurslarıyla taçlandırıyor.
Havuzun sağında ve solunda, alçak duvarlara işlenmiş iki tanrıça figürü sessizce bekliyor. Güney tarafındaki dikdörtgen platformda ise oldukça hasarlı bir tanrı ve tanrıça kabartması, zamanın yıpratıcı ellerine meydan okuyor. Göletin zemininde ve çevresinde keşfedilen heykel parçaları, anıtın zenginliğini gözler önüne seriyor. Bunların en büyüğü, üçlü boğa protomu; Roma dönemine ait bir baraj duvarında dolgu malzemesi olarak kullanılmış. Orijinal konumu bilinmeyen bu parça, anıtın geçmişindeki bilinmezlikleri artırıyor. Figürlerin önden görünümle betimlenmiş olması, Hitit İmparatorluk dönemi için nadir bir özellik; Fasıllar ve Akpınar’daki benzer örneklerle bu stilin izlerini sürebilirsiniz.
Duvarın birkaç metre arkasında, ikiye ayrılmış bir kaya bloğu duruyor. Üzerindeki aşınmış aslan kabartması, tamamlanmamış bir heykel kaidesinin kalıntısı olabilir. Sağında ve solunda iki aslanın planlandığı düşünülse de, bu eser yarım bırakılmış gibi. Bu detay, anıtın yapım sürecinde yaşanan bilinmeyen bir hikayeyi fısıldıyor.
Eflatunpınar, sadece görselliğiyle değil, mühendisliğiyle de büyüleyici. Havuz, akan suları merkezi bir sistemle toplayarak tasarruflu bir şekilde kullanıyor; bu, antik çağda nadir görülen bir su yönetimi başarısı. 14 taştan yapılan, 7 metre eninde ve 4 metre yüksekliğindeki abide, Hititlerin sanatkarlık dehasını yansıtıyor. Civarda yazıt bulunmasa da, Yalburt, Köylütolu ve Hatip’le yakınlığı, anıtı M.Ö. 13. yüzyıla tarihliyor. 1996-2002 yıllarında kazı ve temizlik, 2011-2012’de restorasyon ve çevre düzenlemesiyle anıt yeniden can buldu.
2014’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne “Hitit Kutsal Su Tapınağı” olarak dahil edilen Eflatunpınar, üstün evrensel değerleriyle öne çıkıyor. Akan suların merkezi havuz sistemi, ikonografik düzeni ve yapımındaki teknoloji, bu anıtı eşsiz kılıyor. Hititlerin doğayla uyum içinde meydana getirdiği bu eser, hem bir sanat şaheseri hem de mühendislik harikası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir