Her mekanın bir hikayesi vardır
Hilar’ın Kalbi: Makam Dağı
Hilar’ın Kalbi: Makam Dağı

Hilar’ın Kalbi: Makam Dağı

Hilar’ın Kalbi: Makam Dağı

Diyarbakır’ın Ergani ilçesine komşu, Mezopotamya’nın uçsuz bucaksız ovalarına tepeden bakan bir yükselti… Makam Dağı, adını Kur’an’da adı geçen Zülküf Peygamber’den alan bu kadim mekan, tarihin fısıltılarını taşıyan bir sırlar hazinesi. Doğal kayalıkların gölgesinde, antik yolların bittiği noktada yükselen bu dağ, sadece bir coğrafi oluşum değil; bir akropol, bir kale, bir manastır ve bir inanç merkezi. Haritanızı açın, bu gizemli zirveye doğru bir yolculuğa çıkalım!

Makam Dağı, Ergani’nin yanıbaşında sarp yamaçlarıyla gökyüzüne uzanır ve ismini, Kur’an’da geçen Zülküf (Zülkifl )Peygamber’den alır. Zülkifl peygamberin makamının Ergani’de, kabrinin ise Eğil’de olduğu kabul edilmektedir Dağın en yüksek noktasında, doğal kayalara yaslanmış bir antik yerleşim alanı gizlidir. Kaya oyuklarına işlenmiş basamaklar, sarnıçlar ve ayakta kalan son duvar izleri, buranın bir zamanlar canlı bir merkez olduğunu fısıldar. Hilar’ın bir nekropol olduğu gerçeğinden hareketle, Makam Dağı’nın bir akropol ve yönetim merkezi olarak kullanılmış olduğu akla geliyor. Bu zirve, Mezopotamya’nın tehlikeli yollarını gözetleyen stratejik bir nokta gibi duruyor.

Ne yazık ki, taş toplama faaliyetleri ve kaçak kazılar, bu tarihi dokuyu büyük ölçüde yok etmiş. Yine de 2-3 metrelik arkeolojik dolgular, buranın bir zamanlar ne kadar hareketli bir yaşam alanı olduğunu kanıtlıyor. Kaya duvarlardaki izler, sanki bize antik bir medeniyetin sesini duyurmaya çalışıyor.

Makam Dağı’nın ulaşılması zor yamaçları ve sarp kayalıkları, onu doğal bir kale haline getirmiş. Dar bir alana sıkışmış olsa da, çevresindeki çok sayıda su sarnıcı, buranın hem yerleşim hem de savunma için ideal olduğunu gösteriyor. Bu sarnıçlar, jeolojik bir mucize olan basınçlı akiferlerden beslenmiş; antik mühendislerin zekâsı, dağın yüksek kotlarına su ulaştırmış. Ayrıca, dağda yer alan İslami mezarlık, farklı dönemlerde farklı kültürler için kutsal bir mekan olduğunu ortaya koyuyor. Burası, Mezopotamya’nın tozlu yollarında güvenliği sağlayan bir gözcü kulesi gibi adeta.

Antik çağlardan beri Anadolu’da, özellikle Ergani çevresinde siyasi karışıklıklar sıkça yaşanmış. Savunmasız yerleşimler bu kaostan nasibini almış; insanlar ya surlarla çevrili şehirler kurmuş (Diyarbakır gibi) ya da Makam Dağı gibi sarp ve erişilmesi zor alanlara sığınmış. Eski Ergani, dağın zirve kayalıklarının batısındaki küçük bir alanda, surlarla çevrili bir kale şehri olarak doğmuş. Nüfus artışı veya asayişin sağlanmasıyla yamaçlara yayılmış, ancak merkez hep zirvedeki kilise ve çevresi olmuş.

Bu bölgede Hıristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu dönemde, birçok manastır ve kilise yükselmiş. Meryemana Kilisesi, bir zamanlar ahırları, misafirhaneleri ve yemekhaneleriyle zengin bir manastırın parçasıymış. Ancak tahribat, geriye sadece bir mihrap ve kubbe bırakmış. Gertrude Bell, bu Ermeni manastırının Hıristiyanlığın ilk yüzyılında kurulduğunu ve Orta Çağ’da genişletildiğini not etmiş. 14. yüzyılda Akkoyunlu Hükümdarı Kara Yülük Osman Bey’in kaleyi onarması, dağın stratejik önemini bir kez daha kanıtlıyor.

Makam Dağı, M.Ö. 1190’dan M.S. 1876’ya kadar bir yerleşim merkezi olarak hayat bulmuş. Ancak 1876’da Elazığ-Diyarbakır şosesinin yapımı, dağın eteğinden geçen yeni yollarla yerleşimi aşağıya kaydırmış. Halk, bu yeni bölgeyi “Dıkana” yani “Dükkânlar” diye adlandırmış; Ziya Gökalp Caddesi ve Aziziye Mahallesi’nde çarşılar ve konutlar yükselmiş. 1846’da bakır madenlerinin işletilmesiyle sancak beyliği Maden’e taşınmış, Ergani “Osmaniye Nahiyesi” olmuş. Cumhuriyetle birlikte, 20 Nisan 1924’te idari düzenlemeyle Ergani, Diyarbakır’a bağlı bir ilçe merkezi haline gelmiş. Bugün, 2021 verilerine göre 135.514 nüfusuyla büyümeye devam ediyor.

Bir zamanlar Hıristiyanlar için önemli bir merkez olan manastırdan geriye birkaç duvar kalmış olsa da, Makam Dağı bugün Zülküf Peygamber Makamı ve mescidiyle rekreatif bir ziyaret noktası. Zirvedeki kayalıklardaki yağmur sarnıçları ve kaynaklar, antik mühendisliğin izlerini taşıyor. Dağın zirvesi, hem manevi bir durak hem de Güneydoğu Toroslara ve Ergani Ovasına hakim doğayla iç içe bir kaçış noktası.

Makam Dağı yamaçlarında, zirveye yakın bir konumda Eski Ergani (II.Abdülahmit koleksiyonundan)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir